Selamun aleyküm güzel anneler 🥰
Bizi bir Ramazan’a daha kavuşturan Allah’a hamdolsun 🥰 yaşadığımız tatlı heyecanı hiç kaybetmeden sonuna kadar hakkıyla dolu dolu geçirebilmeyi, affedilmiş olarak bu mübarek aydan çıkabilmeyi bizlere nasip etsin ❤️
Öncelikle çok fazla soru gelen bir konuya değinip asıl mevzuya gireceğim inşallah. Hamile ve emziren kadınların oruç tutmama ruhsatları vardır. Fakat genelde bu ruhsat hakmış gibi algılanıyor ve kendi durumunu değerlendirmeden ruhsat hükmünden yararlanıp oruç tutmayanlar olabiliyor. Oysa bu ruhsat sadece kendinin veya bebeğinin sağlığını olumsuz etkileyecek bir durum oluşacaksa kullanılabilecek bir ruhsattır. Hamilelik döneminde doktorun onay vermesiyle hamile kadınlar oruç tutabilirler. Emzirme döneminde ise eğer süt miktarı ciddi bir şekilde azalacaksa, bebek aç kalacaksa veya annenin sağlığı olumsuz etkilenecekse bu ruhsattan yararlanılır, böyle bir durum olmadığı takdirde emziren kadınların da oruç tutması gerekir. Bu sebeple Ramazan ayı geldiğinde hiç olmazsa bir iki gün denenmeli ve süreci takip ederek ruhsattan yararlanıp yararlanılmayacağına karar verilmelidir. Oruç ruhsatından yararlanan kadınlar tutamadıkları günlerin yerine kesinlikle fidye veremezler. Fidye sadece iyileşme umudu olmayan ve ileri derecede yaşlı olanların ömürlerinin sonuna kadar oruç tutamayacakları belli olduğu için verdikleri paradır. Oysa hamilelik de emzirme dönemi de geçici bir süreçtir. Dolayısıyla bu dönemleri atlatan kadınların tutamadıkları her gün için birebir kazalarını tutmaları gerekir.
Şimdi asıl mevzumuza dönebiliriz 😊 Ramazan ayında yapmamızın bize kazanç sağlayacağı birkaç hususu sizinle paylaşmak istiyorum. Gayem bilmeyenlerin öğrenmesi, unutanların hatırlaması, yapma düşüncesinde olmayanların heveslenmesidir. Rabbim muvaffak etsin 🤲🏻
1) Sahura kalkmak berekettir ve sünnettir. Kalkmayı ihmal etmeyelim.
2) Teheccüd namazını kılmaya gayret edelim. Peygamberimiz şöyle buyuruyor: “Farz namazlardan sonra en faziletli namaz gece namazıdır”. Başka günlerde teheccüde kalkmak nefse ağır gelir ve bu kadar faziletine rağmen ihmal edilir. Fakat bu mübarek ayda zaten sahura kalkılacakken elimizde harika bir fırsat var demektir. Kalkmayı düşündüğümüz vakitten 5-10 dakika önce kalkmamız bile yeterli olacaktır. Teheccüd 2 rekat olarak kılınabildiği gibi dileyen çiftli olarak istediği kadar rekat sayısını artırabilir.
3) Teravih namazı bu gece itibariyle başlıyor, hüküm olarak farzların öncesinde ve sonrasında kıldığımız sünnetler derecesinde kuvvetli bir namazdır. Bu sebeple titizlikle bu namazı kılma gayretinde olalım. Bunun için illa camilere gitmeye gerek yok, evinizde kendiniz de kılabilirsiniz. Teravih namazı 20 rekattır ama buna güç yetiremeyecek bir mazereti olanlar varsa 8 rekat olarak da kılabilirler. Yeter ki hiç kılınmama durumu olmasın. Dört rekatta bir selam vererek kılınabilirse de en güzeli iki rekatta bir selam vererek kılmaktır. Şafilerin zaten iki rekatta bir selam vererek kılmaları şarttır, hanefilerin de öyle yapması daha güzeldir. Yine de dört rekatta bir selam verecekler olursa bunu ikindi ve yatsının ilk sünneti gibi kılmaları gerekir. Teravih namazı imsak vaktine kadar kılınabilir, bu yönüyle vakit darlığımız yoktur. Kılarken önce yatsının ilk sünneti-farzı-son sünneti, sonra teravih, en son da kapanışı vitirle yapmak gerekir.
4) Ramazan Kur’an ayıdır, amaç hatim bitirmek değil, bu mübarek ayı diğer aylardan daha yoğun bir şekilde Kur’an’la geçirmektir. Maalesef katı bir kural gibi görülüyor hatim başlayıp bitirmek. Oysa Ramazan ayından çok daha öncesinde başlanıp yarım kalan hatme devam edilebileceği gibi Ramazan ayında başlanan bir hatim Ramazan ayından sonra da tamamlanabilir. Mukabele ise çok kuvvetli bir sünnettir ve mukabelenin mantığı Ramazan ayı içerisinde yapılıyor oluşudur. Çünkü bizzat peygamberimiz Hz.Cebrail’le Ramazan ayı içerisinde bunu yapmıştır. Bu sebeple iki okuyuşu birbirinden ayırmak gerekiyor. Vakit ayırabileceksek en güzeli hem kişisel okumamızı yapmak hem de mukabele sünnetini yaşatmaktır. Buna imkan bulamayacaksak sadece kişisel okumaya yönelmeliyiz çünkü mukabele dinlemekle her ne kadar sünnet sevabı alınsa da hatim yapılmış olmaz. Sesimizi en az kendi kulaklarımızın duyacağı bir ölçüyle okumamız gerekiyor ki kıraat yerine gelmiş olsun.
Mukabele ile ilgili özellikle kadir gecesine yetiştirme anlayışının hiçbir makul tarafının olmadığı bilinmelidir. O kadar kökleşmiş bir anlayış ki maalesef bu yanlış anlayışı değiştirmek bir hayli zor. Kadir gecesinin Ramazan ayının son on gecesinde saklı olduğunu söylüyor peygamberimiz. Bu sebeple son on gecenin her gecesini kadir gecesi bilip ona göre ibadetlerimizi yoğunlaştırmak en güzelidir. Fakat sanki 27.gecesi olduğu kesinmiş gibi insanlarımızın çoğu o geceye büyük bir rağbet gösteriyor, diğer geceler normale dönüyor. Farz edelim ki gerçekten 27.gece kadir gecesi, peki kadir gecesinden sonra Ramazan ayı bitiyor mu? Hatimleri kadir gecesine yetiştirenler sonraki günler Ramazan ayından değilmiş gibi bir anda okumalarını bitiriyorlar. Oysa maksat Ramazan ayının her gününü dolu dolu geçirmek değil miydi? Belki de tam Kur’an’ı okumayı bıraktığımız son gecelerden biri Kadir gecesidir. O yüzden bu tabuları yıkmak ve sadece Kur’an’la dolu dolu geçirmeye çabalamak gerekiyor. Hatim biter mi bitmez mi, öncesinde başladım/sonrasına kaldı gibi soruların bir önemi yok. Rabbim gayretimizin karşılığını tastamam verecektir inşallah 🥰❤️
5) Kur’an okuyuşumuzu sadece kıraat noktasında bırakmamalı ve okuduğumuz sayfaların anlamlarını da okuma gayretinde olmalıyız. Dinimizde ruh-şekil ve lafız-mânâ bütünlüğü vardır. Biri olmadan diğeri eksik kalır. Bu sebeple anlamını okumalı ve asıl olarak “Allah bizden ne istiyor, kendimde neleri değiştirmeliyim” sorularına cevap aramalıyız.
6) Dilimizi bol bol zikir çekmeye alıştırmalıyız. Peygamberimizin tavsiye ettiği zikirler bizim için kıymetlidir. Her gün yüzer defa istiğfar, salavat ve “Subhânallâhi ve bihamdihî” zikirlerini çekmeyi adet edinebiliriz. Başka birçok zikir örneği varsa da üç tane örnekle yetiniyorum. Bu zikirler adet döneminde de rahatlıkla çekilebilir.
7) Peygamberimize “Hangi sadaka daha faziletlidir?” diye sorulduğunda, “Ramazan ayında verilen sadakadır.” cevabını vermiştir. Yine sahabilerin ifadesiyle peygamberimiz Ramazan ayında “Esen rüzgârdan daha cömert olurdu”. Bu sebeple Ramazan’ın infak ayı olduğunu hatırlamalı ve sadakalarımızı artırmalıyız.
8) Peygamberimiz şöyle buyuruyor: “Kim bir oruçluyu iftar ettirirse, oruçlu kadar sevap kazanır. Oruçlunun sevabından da hiçbir şey eksilmez”. En güzeli ihtiyaç sahibi birilerini bulup davet etmek olsa da onu bulamadığımız yerde daveti tümden gözden çıkarmak doğru olmaz. Davetin her türlüsü güzeldir. Bu sebeple ihtiyaç sahibi olsun/olmasın sevdiklerimizi iftara davet etmek güzeldir. Fakat en önemli husus israftan kaçınmak olmalıdır. Maalesef günümüzün iftarları şölene dönmüş durumdadır. Herkesin birbiriyle yarışırcasına sayı çeşitliliğiyle sunduğu yemekler iftar ruhundan fazlasıyla uzaktır. Halbuki bir çorba bir yemekle karın doyurmak fazlasıyla mümkünken her çeşit aperatiflerle elimizi masada koyacak yer bulamıyoruz. Soframız misafir varken bile mütevazı olmalıdır. Abartıdan kaçınmaya çalışmalıyız ki iftar ve Ramazan ruhunu yakalamış olalım.
Rabbim dualarımızı kabul, ibadetlerimizi makbul eylesin 🤲🏻❤️