TZA
Şüphesiz bu, benim dos doğru yolumdur. buna uyun ( başka) yollara uymayın. zira o yollar sizi Allah'ın yolundan ayırır. İşte sakınmanız için Allah bunları emretti." ( En'am sûresi, âyet 153)
Asr-ı Saadet döneminden sonra; bilhassa Emeviyye ile birlikte, dini anlayışlarda, düşüncelerde tahrifat, tezyif, tahribat başlamış, o tarihten bu yana da, önü alınamaz şekilde artarak devam edip gelmiştir.
Örneğin; İmanın beş şartının içerisine eklenen " kader" mevzu, " Kur'an'ın mahluk olduğu" vb. konular artarak günümüz dünyasına kadar hızını kesmeden devam ederek artarak yaşanır olmuştur.
Halbu ki; hurafe; uydurma, aslı esası olmayan, dinde yeri olmayan demektir. Bid'at ise; sonradan uydurulan, Hz. peygamber ( sav)'in sünnetine zıt şey demektir. Şu hadisi şerifi iyice , dikkatlice okuyalım:
" Sözlerin en iyisi Allah'ın kitabı, yolların en iyisi Muhammed'in yolu, işlerin en kötüsü de dinde sonradan uydurulandır. Her bid'at sapıklıktır. Allah bid'atçının bid'atı terk edinceye kadar tevbesini kabul etmez." ( Hadis)
Elbette ki; bidat ve hurafelerin , çoğalmasındaki ana etken, İslam'ı iyi anlamamış kesimlerdir. Bunların uğraşları, işleri, güçleri bidatlarle , hurafelerle meşgul olmalarıdır. Bunun sebebi de şunlardır:
1- Dini bilmemek, 2- Sünneti terk etmekten kaynaklanmaktadır. Böylesi kesimler, aziz kitabımız Kur'an'ı açıp okumazlar, sünneti seniyyeyi tetkik etmez ve incelemezler. Bu iki kıymet yerine, sürekli ve daima uyduruk, uydurma, İslam dışı şeylerle meşgul olmaktadırlar..
İşte, Al bastı ve al karısı sorunu da bu yüzden kaynaklanmakta, azalacağına gittikçe milletimiz arasında hızla ve süratle çoğalmaktadır.
" Lohusa hanımların korkulu rüyası olan alkarısı, Çin Seddinden Akdeniz kıyılarına; Buz denizinden Hind'e kadar yayılmış bir inanıştır.
BütünTürk boylarında bilinen alkarısı; al albıs, albis, almış , almiş, gibi isimlerle anılır Bu inanış sisteminin geçmişi, çok eskilere dayanmaktadır.
Türklerin, İslamiyetten önceki dinleri olan Şamanizm'de, alkarısı ve al basması olarak nitelendirilen " kötü ruhla" ilgili bir çok inanışlar vardır. Yakutlarda, Kırgızlarda, Kazaklarda, Özbeklerde, Kazanlarda, vs. lohusa hanımı, " al karısından korumak için değişik çarelere baş vurulur.
Al karısı, Kırgız-Kazak Türklerinin inanışına göre iki kısımdır:
Kara Albastı: Ciddi ve ağırbaşlı bir ruhtur.
Sarı Albastı: Doğum yapan kadının ve çocuğun ciğerini söküp suya atar.
Hoca veya Baksı ( Şaman) ların okumasıyla giderler. Sarışın bir kadın suretindedir. Bazen, keçi veya tilki suretlerine de girer. Baksı veya Ocaklı adamlar, " Albastı"yi yakaladıkları zaman:
" Ey al bastı, zalim, Koy ciğerini yerine, Zavallının canın iade et. Sözümü tutmazsan. Bana hürmet etmezsen. Gözlerini çıkarırım" şeklindeki efsunu söylerler.
Genel olarak al karısı. lohusa hanımlara ve atlara musallat olan korkunç bir yaratıktır. Uzun boylu, uzun parmaklı ve uzun tırnaklıdır. Çok çirkin ve iğrenç bir suratı vardır. Bedeni yağlı, uzun ve siyah saçlıdır. Saçları, aynı zamanda darma-dağınıktır ve kocaman bir başa sahiptir.
Dişleri at dişi gibi iri ve seyrek, ayakları ise terstir. Bunlar lohusa kadınların ve yeni doğan çocukların ciğerlerini yiyerek beslenirler. Daha çok kırmızı elbise giyerler su başında ve ağaçlık yerlerde yaşarlar." ( htktp://gizliilimler.tr.gg.prof.dr.esmaşimşek)
Al karısı veya albastı denilen uydurmanın hikayesi budur. yüz yıllardan beri bu uydurma olay, Orta Asya' da bir inanç sistemi olduğu gibi, Anadolu'da da yaygın, inanılan, var olduğu sanılan bir hayali inançtır!.
Halbu ki, doğum yapmış bir hanım, doğumdan dolayı hasta, ezik, bünyesi kırgındır ve zor anlar yaşamaktadır. Çünkü, sekiz ay gibi bir zaman, çocuğu hamlinde taşımış, sonra da onu dünyaya getirerek, büyük bir yükten, ezadan, sıkıntıdan kurtulmuştur.
Bu durumdaki bir hasta, tabii ki, hayalen de olsa, al karısı da, al bastı da görecek, uyuduğu zaman, rüyasında korkunç tarrakalarla karşı karşıya gelecektir.
Aynı durum, eza ve cefa hali, lohusa hanımlardan ziyade, diğer hastalarda da, ezik, ezilmiş, zor günler yaşayan kişilerde de müşahade edilmektedir. " Geldiler" " bana göründüler" " bir kısım insanlar, varlıklar bana görünüyor" iddiaları her zaman anlatılmaktadır.
Diğer taraftan, yukarıdan beri anlatılan, yorum getirilen böylesi bir hayali düşünce ne Kur'an'da, ne nebevi haberlerde , izah ve yorum getirilmemiş, tamamen, Şamanizm dünyasında var olan bir efsanedir..
Netice olarak;
Kur'an insanları; bu tür saçma, sapan şeylere saplanıp kalacağına, kendilerini imana, İslam'a, Kur'an'a teslim ederek, yardımı, kolaylığı Rabden niyaz etmelidirler.
Bilhassa, bu tür saplantı, sakat ,uydurma, hayali düşünceler, az okumuş hanımlar arasında, gelenekçi kesimlerde daha kuvvetli yaşanmaktadır.
‘’ALINTIDIR’’
Uyarmak doğruyu anlatmak bir müslümanın görevidir aynı dine mensup arkadaşlara karşı bende doğru bildiğimi paylaşmak istedim