Woody merhaba, ilk bebegimde 6 ay depresyonum geçmedi.
Malesef en büyük etken çevremdi.
Insanin en cok “anlayışa” ihtiyaç olduğu bir dönem takdir edersiniz ki.
Bu dönemde yalnız birakilmak, “Aa bu kiz niye böyle, ne olmuş buna?” gibisinden, sanki siz ütopik bir durum yaşıyormuscasina sorgulandiginiz, duygularinizin hafife alındığı durumlarla başbașa iseniz, gecmis olsun.
Hiç unutmam, namaz kılıyordum, annemle ablam başımda, “Bu Mathildaya ne oldu böyle, yüzü bile asık, kırkı da çıktı halbuki hala düzelmedi, bu beceremeyecek heralde psikolojisi bozuldu bunun” minvalinde sözlerle beni yerden yere vurarak perişan etmeleri akabinde ağlayarak namazimi bozup büyük patlamama sebep olmalariydi.
Diğer unutmadığım, o zamanlar esimin ben anne evindeyken telefonda beni birden bire arayip “Benim anneme değer vereceksin, annem beni bu dünyaya kolay getirmedi, yerini bileceksin” tarzında sözler ile, benim doğumum sonrasi sanıyorum ki aydınlanma yaşayıp kendi annesini başıma kakmasidir. Halbuki kaynanamla da iyi anlaşırdik, hiçbir sorun yoktu. Ağlayarak peki diyebilmistim sadece.
Çevre bu nedenlerle önemlidir, depresyon bir kara delikse, cevre sizi o kara delige itendir.
Kendi kendimizi aydınlık tutmaktan başka seçenek bize bırakmayanlar, bir başkasının ışığını döndürerek kendine ışık olabilecegini sananlar, bakın; ölmedim, yaşıyorum, toparladım. :)
İkinci doğumum sonrasi, ilk 2 hafta yeniden benzer durumlar yaşadım. Bu sefer yalniz bırakılmanistim. Her şeyden öte oğlum vardı arkadaşım. Ancak malesef bu sefer de kızım 40 günlükken boğmaca tipli bronsiolit gecirdi. Sütüm kesildi. Aglamaktan içimin dışına çıktığı bir dönem oldu. Depresyondan beterdi. Neyse ki kızımın sifa bulmasiyla giden sütüm de mutluluğum da geri geldi.
Artik tek dileğim, kimseye muhtac kalmamak ve mutsuzluğumla kimseyi beslememek. Sağlıklı olmaya bakıp bedenen iyiysek geri kalan için hep şükretmek. 🌸