Sanırım burada en ayar olduğum konulardan biri konuşuluyor. Din-ahlak-etik bağıntısı.
Ahlakın bir dine ait olduğunu zannedenler düşüyor genelde bu yanılgıya. Bu o dinden mi ooov o zaman bu dürüst mükemmel super bir insan aslaa hırsızlık yapmaz yoovv. Ya da, bu dindekiler hep ahlaksiz, hırsızlık yapiyor, Tanrı Tanrı diyor alttan alttan götürüyor.. Gibisinden yanılgılar.
Halbuki dinlerin yaygın olmadığı zamanlar veya farkli dinlere mensup ya da hicbir dine mensup olmayan insanlara bir goz atarsak bu iş çözülür. Işin özü, insanlarin ic gudusel olarak icinde bulunan, kimi zamanda sonradan öğretilen kötülük algısı hasebiyledir.
Bir insan henüz çocukken yaptığı olumsuz bir davranışa olumlu dönüt aldığında bu iş bitmiştir. Ne mesela.. Mahallenin bakkalindan bir çikolata çalmış, bakkal amcası babaya sikayet edince, baba ‘ne var ne olacak alt tarafi bir cikolata!’ tepkisiyle çocuğunu desteklediği an o kapı açılmıştır.
Birileri bir yerlerde elinde Kuranla dilinde Allah ile geziyor olabilir. Hayatının kıyısı köşesinde Islamla bağdaşan hiçbir davranış/amel bulunmadığı muddetce “dindarlasmadan” ve bu dindarlasmaya bağlı olarak “ahlaksızlasmadan” mı soz etmeliyiz? Yoksa birileri bu terimleri kullanıp ahlaksızlıklarini ortmeye/ kabullendirmeye mi çalışmakta demeliyiz?
Insanlarin bunu karıştırması cok ama cok dogal geliyor bana. Israili malum markadan kola icmeyerek bunu da gavur marka telefonundan paylaşarak protesto eden insanlariz sonuçta, bagli oldugumuz ya da olduğumuzu iddia ettiğimiz çoğu fikrin eylemimizle hiçbir ilintisi yokken bu kavramlaro birbirine karıştırmak da tam bize yakışır cinsten bir şey.
Yapılan işe gelirsek de, keşke bu tarz kampanyalara ihtiyaç kalmadan zaten halihazırda olması gereken olağanüstü durumlar icin harcanmasi hedeflenen bütçeler hazineye aktarilmamis olsa biz de hiç kim çalıyor kim hakediyor konuşmamış olsak. Ama hayaller utopyalarda kalalı çok oldu..